:06:01
Yalnýzlýk, davet edilmek.
:06:04
Yaklaþtým.
:06:12
Bir koku alýyor musunuz?
:06:14
Ben alýyorum.
Baþarý kokuyorsun.
:06:18
Ve sýra sende.
:06:21
Bunu sana neden söylüyorum Sam?
:06:25
Çabaladýðým için, ben--
:06:27
Çabalamakla ilgisi yok.
Bu, inanmak.
:06:30
Ýnanýrsan, baþarýlý olursun.
:06:33
Bu sadece satýþ deðil.
:06:36
Dediðimi anlýyor musun?
Sen buradan bir yerden konuþuyorsun.
:06:41
Ýnanmalýsýn, bu bir yetenek;
bende var.
:06:44
Martin'de var, sende de olabilir.
:06:47
Her þeye inanabilirim.
:06:50
- Deðil mi Martin?
- Doðru.
:06:53
Dünyanýn en büyük satýcýsýný biliyor musun?
:06:55
Þu adam, oradaki, oradaki.
:06:59
Bütün ülkeyi sattý;
200 milyon kiþiyi.
:07:04
Tek baþýna, iki kez.
Onu satýcý yapan þey...
:07:08
- 67'de oldu.
- 67'de--
:07:10
Savaþý bitireceðini söyledi.
:07:14
Vietnam'dan çýkacaðýný söyledi.
Peki ne yaptý?
:07:18
100 binlik bir birlik daha gönderdi ve
onlarý bombaladý.
:07:25
Nixon sana ne verdi?
:07:29
Vietnam'daki savaþý.
:07:32
Ve kazandý.
:07:35
Bu satýcýlýktýr.
Taahhüt edersin.
:07:39
Teslim etmezsin ve ayný taahhütle satarsýn.
:07:45
Yeniden.
Bu, kendine inanmaktýr.
:07:57
Bunlar sana.
Oku.